Say something...
Nothing found. Please repeat.
Unsupported browser. Sorry...
Hayat zor ama, bir o kadar da cezp edici.
Eğer cazibesini kaybetti ise,
Siz Rahman’a olan cezbenizi kaybettiniz demektir...
Siz Rahman’a olan cezbenizi kaybettiniz demektir. www.kulturatek.com
Durun! Ve birkaç dakikanızı ayırın kendinize.
Sanmayın ki dünya sizsiz dönmez diye. www.kulturatek.com
Şimdi sorun benliğinize:
Ben kimim, amacım ne, dünyaya niye geldim? www.kulturatek.com
Her günü bir öncekinden farksızlaştıran, sığlaştıran, kısırlaştıran bir döngüde, dönen bir ateşböceği miyim? www.kulturatek.com
Kim için? Ne uğruna harcıyorum ömrümü, bedenimi, malımı?
Sahi benim vazgeçilmezlerim neler?
Nelere ve kimlere taktım?
Her şeyden vazgeçebilirim ama onlardan asla diyebileceğim neler, kimler var? www.kulturatek.com
Sarp Yokus - Bir Psikolog Gozuyle Hayat - Hatice Dilek Ozturk - gelişim, psikoloji
Orta boy, 342 sayfa
Yayınevi (yayınevinin diğer kitapları için tıklayınız): Beka
Veya telefonla sipariş için : 04 78 52 39 78
Psikolog Hatice Dilek Öztürk
Bizim sahamızda, piyasa da oldukça çok kitap var. Eşyaya, insana ve hayata farklı bir açıdan baktığımızı bu yolla ifade etmek istedik.
Hayatın sarp bir yokuş olduğunu ifade eden ayeti hatırlatarak “Bir psikolog gözüyle hayat” başlığı altında ve mümince bir bakış açısı ile hayatı ‘en anlamlı’ hale nasıl getirebileceğimizi, kendime has bir üslupla anlatmaya gayret ettim.
Çoğunluğa ya da belli bir kitleye hitap eden bir eser değil de, doğruları en etkili ve hoş sunabilmek için yüreğimin sesini yazıya döktüm. Yazılmayanı, es geçileni ya da eksik, hatta yanlış bilineni ifade etmeyi, kendime görev kabul ettiğim için, nefsi değil, Rahman’ı razı edebilmeyi ve Rahman’a daveti ön plana çıkardım.
Tüm zorluklarına rağmen hayata, hiçbir ücret ödemeksizin ikram edilen bir mücevher gözü ile bakılması gerektiğini düşünüyorum. Kitabın tamamında, Rahman’ın emirleri doğrultusunda yaşandığında, yokuşu çıkmanın bile nasıl kolaylaşacağını, tüm okurlara hatırlatmak istedim. Mutluluğu ebedi kazanmak isteyenlere bu dünyada mal, can, eş ve evlatla deneneceklerini, zor soruların başarılı öğrencilere sorulacağını anlatıp, pes etmeden bir ömür gayretli olmaya sevk etmek istedim.
Çoğunluk psikolojisinden kurtulup, iyilerin sayısının hayli azaldığına ve iyi olmanın nerede ise delilik olarak damgaladığına dikkat çekip, Rahman’ı gazaplandıran ve kendini akıllı sananlardan olmaktansa, halkça deli kabul edilip, aslında Hakkı bulmanın gerçek akıllılık olduğunu ifade ettik her fırsatta. Ve sık sık selam ettik bu delillere.
Muhteşem Kur’an-ı Kerim, nefis taşıyan biz insanlığa, en muhteşem hükümlerle hayatı anlamlı kılmakta, çaresizlerin çaresi olacak şifa ayetleri ile en doğru kararlar aldırmakta, insanlığı ‘ebedi kurtuluşa’ davet etmektedir. Ümit ile korku arası bir çizgide, ‘orta yollu insan’ olmanın alametlerini tek tek sayarak, bize insan kalmanın yöntemlerini öğretmiştir. İnsanın dışını ve içini aynı anda şekillendiren kitabımız, dünya adına ahretimizi ihmal etmeden, ‘ahiret öncelikli dünya hayatı’ parolası ile duruşumuzu belirlemiştir.
Elbette yaşayabilir. Hatta psikologa gitmeyi gurur konusu yapanlara muhalefet ederek, psikolog yardımı almanın işin ehli ile; bazen istişare, bazen tedavi, bazen kendini tanımaya sebep olacak, ‘nitelikli bir çalışma’ olacağını bilmelidir. Ömrü boyunca başına gelebilecek her türlü probleme, en doğru tepkiyi nasıl verebileceğini öğrenmeli ve bu konuda pratikleşebilmelidir. Fakat seçilen psikologunda tüm bu söylediklerimizi en doğru şekilde danışanına sunabilecek bir ilmi yetkinlikte olması gereklidir. Kuran ve sünneti temel referans kabul eden, dinini çok iyi bilmekle kalmayıp, yaşıyor olması da gerekir ki, güvenli ve saygın bir ortam oluşsun. Bizce, psikoloji eğitimini tamamlayıp diploma sahibi olmanın, tek başına iyi bir psikolog olmaya yetmeyeceğini önemle belirtmek isterim. Çünkü Rahman’ın emirlerinden kopuk bir iyileşme sürecine gidilemeyeceğini, ancak Rahman’ı anmakla huzur bulacağımız gerçeğini, artık kabul etmeli ve çekinmeden yüksek sesle dile getirmeliyiz. Doğru insan seçildiğinde, sürecin sağlıklı gelişeceği inancındayım.
Hayli uzun cevaplanması gereken bir soru fakat şöyle maddelendirebilirim;
· İlk olarak, şahsiyet sahibi olmadan ev ve eş sahibi olunduğu için.
· Kendini ve karşı cinsi gereği gibi tanımadan evlenmeye kalkıldığı için.
· Nefsi, parayı, makamı, soyu, gelenekleri öne çıkarıp, takva da denkliği arka plana
attığımız için.
· Nesil yetiştirme olgunluğuna ve ilmine sahip olmadan evlenildiği için.
· Sorumluluk almayı değil, sorumluluk yüklemeyi beklerken hayal kırıklıkları yaşandığı
için.
· Sadakatten eser kalmayıp, günü birlik hazlar uğruna, umut tacirliği yapıldığı için.
· Öfkesi ve şiddete meyli dorukta bir nesil yetiştirdiğimiz için.
· Ayağını yorganına göre uzatmayı bilmeyen, geleceğini kredi kartları ile ipotekle yen,
harcama endeksli bir toplum haline gelindiği için.
· En önemlisi ise sarp yokuşu kolaylaştıracak bir yol arkadaşı olmayı başarmış bir aday haline gelmeden, Rahman’ı değil nefisleri razı etmeye yönelik beklentiler sonucu, sabredemeden pes etmeye meyilli, elinde olanın kıymetini bilmeyen şükürsüz bir nesil haline gelindiği için.
Takıntılar, panik atak, özgüvensizlik, hiperaktivite, dikkat eksikliği, depresyon, anksiyete, cinsel problemler diyebiliriz. Bu sorunların görülme sıklığı, gerçekten tahminlerin çok üstünde. Çoğu zaman kişi kendini problemli bile görmüyor. Ya da sorunu bilse bile itiraf etmiyor, edemiyor. Bütün bunların ötesinde bir de ‘Ben deli miyim? Neden psikoloğa gidecekmişim’ kaygıları veya önyargıları eklenince, durum iyice içinden çıkılmaz hale geliyor. Kimi zaman da kendisi durumu kabullenip çare arasa da, yakınları tarafından inanılmayarak veya maddi tuzağa düşürülmeye aday görülerek engelleniyor. Fakat bunun bir kul hakkı olduğunu bu mesleği icra eden bir kardeşiniz olarak ifade etmeliyim. Artık zanları bir tarafa bırakıp insanları tedavi olmaya davet ediyoruz. Eğer birileri sizi haksız sömürüyor ise hesabını Allah soracaktır, fakat birilerinin yaptığı hatayı tüm psikologlara yükleyemezsiniz. Bu her meslek için böyle değil midir zaten? Danışan yönüyle de, kişinin bir sağlık sorununu görmezden gelmek zulüm değil de nedir? Bir insanın midem ağrıyor diye şikayet ettiğini duysanız, ağrının sebebinin doktorca teşhis edilmesi gerekli değil midir?‘Yok yok sen gayet iyisin!’ demek çözüm değil, hastalığın ilerlemesine sebep olmaktır. Nitekim sorun bedensel değil ise nefsidir ve çaresi de aranmalıdır. Beden ve nefis birbirini etkileyen iki unsur olduğuna göre, her ikisinin de sorunlarını çözmek için uzman desteği almak en akıllıca karardır.
Kişi öncelikle kendi çözüm üretmek için çabalamalı. Çevresindeki ehil insanların görüşünü almalı ve aşmaya çalışmalı. Fakat olmadığını, tekrarladığını ya da arttığını gördüğünde gecikmeden; inancına uygun, doğru bir kişiden profesyonel bir destek almalı. Öncelik bir Psikoloğa verilmelidir. Ardından eğer gerekli görüldü ise, psikiyatra gidilmelidir. Önce ilaca başvurmak, doğru bir yöntem değil bizce. Çoğu zaman yanlış ilaç kullanımı da, tek başına yeni yeni sorunlara sebep olabiliyor. İlaç elbette kullanılmalı fakat doğru zamanda ve doğru kişiye, doğru kişice verildi ise.
Defalarca gitmek istediğiniz şehre gidip gelmiş bir tur rehberi gibi, pek çok kişi ve sorunla karşılaşmış bir tecrübeli insandır öncelikle. Kısaca tecrübesine hürmet edilmeli ve eğer bilgisini Kurani bir bakış açısı ile besleyip, bilmi değil Rahmani olan bilgiyi önceliyor ise, bu asır da kıymeti bilinmesi gerekir diye düşünüyorum. Bir psikolog sorunun içine düşmeden, bir bomba imha uzmanı gibi, dedektif titizliğinde sorunlara yaklaşmalı, tüm bilgisini ve sezgisini ortaya koymakla birlikte, takdirin Allah’ın elinde olduğunu ve şifayı da O’nun ikram edeceğini unutmamalıdır. Bize ve danışana düşen çare aramaktır. Doğrusu ne eteğimize tutunulmasını, ne de sihirli bir değneğimiz varmışçasına insanüstü şeyler beklenilmesini doğru bulmuyorum. Fakat adeta ‘Beni baştan yarat ‘ dercesine haddi aşan beklentilerle gelen ya da yakınlarını kökten değiştirmemizi bekleyen hayalperest kişiler çok sık karşımıza çıkıyor. Bize düşen destek vermek. Fakat bazen kişinin kendisi o veya bu sebeple pes edip, tedaviyi yarım bıraktığı halde, iyileşmemiş olmasından bizi sorumlu tutabiliyor. Bu da en zor yanlarından biri mesleğimizin.
Kişinin kendini ve sorunlarını tanıyıp, en doğru sistemle çözüm üretme yeteneğini, bir uzman kontrolünde öğrenmektir. Yani her acıktığında balık tutabilecek yetkinliğe, isteğe ve gayrete ulaşmaktır. Sabrın ve şükrün önemini fark etmektir bir yönü ile. Elinden gelmeyenlerle baş etmeyi, sabretmeyi; elinde olanlara şükretmeyi bilmeli veya hatırlamalı insan, yoksa nankörleşiyor ve battıkça batıyor.
Doğru. Çünkü herkes kendini doğru tanısa hayatta pek çok şey kolaylaşır. Kişi çevresi ile de çok daha sağlıklı bir iletişim kurabilir. Çoğu zaman yaşadığımız sorunları kabullenmeyip çözüm üretmediğimizden, en yakınımızdan en uzağımıza kadar herkes payına düşeni alıyor. Psikolog kimlik analizi yapar bir çeşit. Kişileri normal ve anormal davranış çizelgesinin ölçeğinden geçirerek, normalin tanımını yapar. Sağlıklı birey normal davranışlar sergilemelidir ama bu çoğu zaman böyle olmaz. Nasıl ki belli dönemlerde acı ,sancı, ağrı çektiğimiz için hekime gidiliyorsa; bunaldığımız, yorulduğumuz, acı çektiğimiz, mutsuz olduğumuz, umudumuzu yitirmeye başladığımız, çözümsüz olduğumuzu sandığımız anlarda da, dibe vurmadan ve vurgun yemeden bir destek almayı bilmeliyiz.Gecikmek, ertelemek ya da yok saymak yapılan ciddi hatalar arsında. Lütfen kendinizde bir gariplik hissettiğinizde, yataktan sürekli mutsuz kalktığınızda, işlerinizi zamanında ve doğru yapamaz olduğunuzda, sürekli gergin olup etrafta terör estirmeye başladığınızda, çevrenizle çok tartışıp, sık sık alındığınızı şüphe duyduğunuzu fark ettiğinizde, insanlardan kaçmak istediğinizde, düşünmeyi engelleyemez olup, uykularınız, iştahınız kaçmaya başladığında, durgunlaşıp hiçbir şeyden zevk almaz hale geldiğinizi hissettiğinizde, bir destek almanın size iyi geleceğini bilin. Çevrenizdekilerin, ailenizin ve dostlarınızın uyarısını dikkate alıp kendinize bir iyilik yapın size uygun bir danışman seçin.
Kişilik testleri, eft, farklı psikoterapi yöntemleri ve hipnozu kullanarak çözüm bulmaya gayret ediyorum. Tedavi süreci; yaşa, cinsiyete, mesleğe, kişinin fizyolojik hastalıklarına, yaşadığı sosyal çevre ve eğitim durumuna bağlı olarak değişkenlik gösteriyor.Kısaca tedavinin, kiminle ne kadar süreceği konusunda, net bir şeyler söylemek imkansız gibi bir şey. Fakat garip bir şekilde insanımız başlangıçta mutlaka kaç seans sürer sorusunu soruyor. İlaç ve tıbbi tedavi konusunda devletin verdiği destek, psikolog tedavilerini de kapsar ve hastanın masraflarının belli bir yüzdesini karşılarsa, insanımız gönül rahatlığı ile, gerekli olduğu kadar destek alabilecektir.
· Sadece belli bir konuda danışmanlık hizmeti isteyenler.
· İlaçsız, sadece psikolog desteği ile sorunlarını aşabilecek olanlar.
· Hem psikolog hem de psikiyatr tedavisi görmesi gerekenler.
· Hastanede yatırılarak tedavi görmesi gerekenler,
· Tedavi gören bir hasta yakını olup bilinçlenmek isteyenler veya bilinçlendirilmesi gerekenler.Bütün bu saydıklarımız dışında sayısı hayli fazla olan bir kitle var ki bunlar; tedavi olması gerektiği halde, hastalığını kabul etmeyerek çevresine eziyet edenler. Bu kişiler ne acıdır ki, sağlıklı insanlarında psikolojisini bozmaya namzet olan kişilerdir. Böylelerinin her yerde tespit edilip, bir an önce toplumun içinden çıkartılması ve hastane de özel şartlarda yaşamalarına imkan sağlanması gerekir ki, yakın çevresi de koruma altına alınmış olsun.
İnsanların bize ağlayarak gelip, mutlu bir şekilde ayrılması elbette. Umudun yeşerdiğini, yüzlerin güldüğünü, kişilerin huzuru yakaladığını fark etmek ve tüm bunlarda katkınızın olması bizi de derinden etkiliyor. İstediklerini yapacak gücü kendinde bulan, yeniden yaşama sevinci duyan insanların, dünya ve ahiret bilinci ile hayatın sırrına vakıf olmalarına şahit olmak öyle güzel ki. Her şeye yeniden başlamak için, hangi yaşta olurlarsa olsunlar geç kalmadıklarını anlamalarına şahit olmak, çok heyecan verici. Bize düşen, tek kelime ile düşeni kaldırmak, en güzele, en güzel yöntemle davet etmek ve uyarmak. Çıkılmaz sanılan sokaklardan, Rahman’ın öğrettikleri ile çıkmakta yol arkadaşı olmak.
Müslüman insan olduğuna göre elbette yaşar. İnsanı konu eden her şey ve herkes bizim gündemimizde doğru tanımlanmadığı için bu gün bu haldeyiz zaten. Ben haklıya hakkını verecek bir bilince ulaşmamızı diliyorum. Neden Müslüman Psikolojik sorun yaşar demek bile insanı yeteri kadar tanımadığımızın bir ölçüsüdür aslında. Bu tıpkı müslüman güler mi? Ağlar mı? Korkar mı? Şok yaşar mı? diye sormak kadar tuhaf karşılanması gerekirken, ne hazindir ki üç maymunu oynamaya devam ediyoruz. Sıralayalım;
1. Genlerin de bir yatkınlık olabilir.
2. Kötü aile ve çevre şartlarında yaşıyor ya da yaşamak zorunda bırakılmış olabilir.
3. Kötü bir çevre de kötü alışkanlıklar edinip, iç aleminde kaos yaşıyor olabilir.
4. Başarısız olduğu her konu, onu çökertmiş olabilir.
5. Üzerine çok yüklenildiği için, sistem artık eror veriyor olabilir.
6. Çok aşağılandığı, küfür, dayak , hakaret görerek benlik saygısını kaybetmiş olabilir.
7. Hayallerine bir türlü ulaşamayıp depresyon yaşıyor olabilir.
8. Büyük bir kaza, ölüm vakası, taciz, tecavüz vs gibi acı izler bırakan olaylarla baş edememiş olabilir.
9. Doğru eş, doğru meslek, doğru arkadaş seçmediği ya da seçemediği için, yakınlarının ona yaşattıkları ile nasıl mücadele
etmesi gerektiğini bilmiyor olabilir.
10. İnancını gereği gibi bilmediği için, çözüm üretemiyor olabilir.
11. Uğradığı ihanetleri affedemiyor olabilir…
O kadar çok şey sayabilirim ki size. Fakat sanırım bunlar yeterli olur.
Tek başına çözebilseydi zaten bir destek gerekmezdi. Bunu bir dişçi örneği ile verelim. Bazen diş etinizde hafif bir sorun hissedersiniz gargara vs gibi ev usulü bildiğiniz pratik yöntemlerle çözüm geliştirebilirsiniz. Fakat öyle bir an gelmiştir ki, diş eti çekilmesi başlamıştır ve bir uzman gereklidir artık. İşin en komik tarafı bura da başlıyor. Dişçiye gitmek akıllılık psikoloğa gitme delilik kabul ediliyor hala. Üzgünüm ama gerçek deliler zaten bize gelmezler. Bilmezler ki sorsunlar. Sormazlar ki bilsinler. Eğer tek başınıza veya yakınlarınızla çözemedi iseniz evet gururu bir tarafa bırakıp yardım talep etmelisiniz.
Benim yaklaşımım tamamen Kuran ve sünnet merkezli. Şöyle ki; Her yiğidin bir yoğurt yiyişi varsa eğer, ben de bu yoğurdu böyle yiyorum. Hatta bununla da kalmayıp böyle yenmesi gerektiğini çok emin bir şekilde savunuyorum. İyi bir psikolog, iyi bir terzi gibi karşısındaki kişinin ölçüsünü almalı. Nerede giyilecek bir giysi istediğini bilmeli. Ölçüsünü aldığı kişinin dışından daha çok, içi ile ilgilenmeli. Adeta içini dışına çıkarıp bir temizliğe girişmeli. Her giysi nasıl herkese uymazsa, her kişiye özel bir tarz belirleyerek iletişim gücünü aktif kullanıp, muhatabını kalben etkileyecek çözümler sunmalı. Sizin hayatınız danışanınızdan çok farklı olabilir. Ona kendi doğrularınızı anlatamazsınız. İzleri çok iyi sürmeli, doğru adresten doğru malzemeleri alıp, masanıza koymalı, fakat çözüm sunarken bir insan olduğunuzu hatırlayıp Rabbinizden emir almayı bilmelisiniz. Kısaca yöntem, üslup kişiye özel olmakla birlikte genel çerçeve de ; Kişiyi tanımak için testler yapıp, anılarını öğrenip, sorunların nedenleri üzerinde durup, sonra eft ve psikoterapinin çeşitli yöntemlerini uyguluyorum. Bir de gerek duyarsam hipnoz.
Durum hakikaten içler acısı. Çoğu kişi sorununu bilse bile çözüm üretemiyor. Bir kıs mı bunun bir sorun olduğunun farkında değil. Diğer bir kesim var ki böyle bir hastalığa ya da derde inanmıyor. Kimi parasına kıyamıyor, Kimi zamanına. Kimi her şeyi bildiğini sanıyor, kimi bildiğinden emin değil. Anlayacağınız tam bir kargaşa. Çözüm mü Rahman’nın bize öğrettiği dini doğru anlayıp doğru yaşamak. Aslında yaratan insana nasıl yaşayacağını da öğretmiştir. Fakat ne biliyoruz, ne doğru biliyoruz, ne de bildiğimizi gereği gibi yaşıyoruz. Sonuç orta da. Çoğu insan tedavi gördüğü halde gizleme gereği duyuyor kınanma korkusu ile. Oysa insanız ve nefis taşıyoruz. Sorunlar yaşamamız çok insani. Çözüm mümkün ama aramıyoruz. Deve kuşu misali başımızı kaldırıp, yıldızların hala parlak olduğunu görme zamanı gelmedi mi?
Bu benim de üzerinde çalıştığım bir saha. Kaynaklar varsa da Türkçeye çevrilmemiş. Olmaması mümkün değil. Var fakat elimizdekiler yetersiz. Nedeni de batının, hümanistlerin, ateistlerin eline terk edilmiş bir saha olması fazla söze gerek yok bence. İslam’da bu bilim var mı da ne demek? İslam nefsi eğitmek için inmiş bir din değil mi? Psikolog kavramının karşılığı Arapçada ‘Nefsi Tıbbiye’ dir. Bence din psikolojimizi düzene koymak için inmiştir. Tüm meselemiz mutmain bir nefis sahibi olup Rahman’ı hoşnut etmek ve sonra da hoşnut edilmek değil mi? Kul olmanın a b c sini öğrenmeye gelmedik mi? Mümin olmak bir şereftir elbette ama daha insan bile olmayı başaramayanlardan bunu beklediğimizi farkında mısınız?
Ben danışanlarıma ‘Kalbinize ve beyninize talibim’ diyerek iki hayati organın insan için önemini vurgularım hep. Kalpten kastım kan pompalayanı değil elbette. Rahman kitapta onların kalplerine tesir edecek söz söyle der. Kitabın kalplerdeki hastalıklara şifa olduğunu söyler. İnsanların kaş göz hareketlerinden tanınacağını söyler. Çoğu kişiyi ve olayı beden dili ile tanımlar. Bu sorun cevabı başlı başına bir kitap konusu olabilir. Kitapsız hayatı yaşamak, kanatsız uçacağını savunan bir kuş olmaktır diyeceğim ama biliyorum ki kuşlar bunu asla savunmaz. Ya biz insanlar?
Nasıl olsun ki mümkün değil. Akıl kalbin bir işlevidir. Dolayısı ile İslam’a göre akıllı insan kalbinin pusulasını Rahman ve Rahim olan rabbine çevirmiş insandır. Onlara göre ise her şey beyin fonksiyonları ile koordine edilir. Peki, nefis, sezgi, duygu nedir öyle ise? Akıllı dedikleri IQ’ su yüksek insan ise, tüm dâhilerin akıllı davranması gerekir. Böyle olmadığını size kendi sahamdan bir örnekle ispatlayayım. Şizofrenler çok zeki insanlardır çoğu zaman, fakat bu onları maalesef akıllı yapmaz. Tarihte de pek çok örnek var meraklısı araştırabilir bu somut gerçeği.
Hayati bir soru. Neden mi? Gittiğiniz psikoloğu dinlediğinizde bazen dünyanızı kazanabilir fakat ahiretinizi kaybedebilirsiniz de ondan. Eğer Allah, kitap, peygamber onun ilgi alanına girmiyorsa, ya da işine karıştırmıyorsa veya giriyor fakat özel ‘gıcık’ kaptıklarından iseniz haliniz harap. Bu nedenle elbette çok iyi araştırmalı sizin hayat görüşünüze uyan biri ile çalışmalısınız. Yoksa bozuk olan psikolojiniz iflas edebilir. Ben kendi adıma işimi yaparken önce durumu tespit eder kişiyi dinler , tanır, kişiyi kendisine tanıtırım. Ardından da emin adımlarla kitabı (Kur’an’ı) baz alarak çözümler sunarım. Bence demem kısaca. Nefsimi tatmine değil, kişiyi iyileştirmeye vesile olmaya gayret eder, fakat şifanın Rahman’dan geleceğini hep bilirim.
Rahman’dan tüm psikolojik sorun yaşayan kardeşlerime acil şifa, yakınlarına da sabır diliyorum.
euturkhaber.com
Bilgi kartı